İncesulu bir hemşerimiz tarafından hazırlanan İncesu
Fotoğrafları bloğu, İncesu ve çevresine ait fotoğrafları zaman, mekan ve insan
ekseninde sunuyor. Blogda oldukça ilginç ve yıllar öncesine ait resim görmek
mümkün. Yine sitede hemşerimiz tarafından kaleme alınan ve bazılarımızın
hatırladığı anlar da yer alıyor. Özellikle 35-40 yaş üzeri Kızılörenli
hemşerilerimizden aşağıda yer alan harika metni Kızılören'e uyarlamalarını
umuyoruz.
Her ne kadar kim olduğunu bilmesek de bu blogu hazırlayan
hemşerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Blog adresi:
http://incesufotograflari.blogspot.com/
İşte blogda yer alan harika metin:
Tamam, bizler o
kadar da "eskiler" den değiliz akıp giden zamanı, değişen mekânı anlatacak
denli. Ancak o kadar da "yeni" değiliz. 70'li yıllarda bebek, 80'li yıllarda
çocuk, 90'lı yıllarda genç olanlar zamana, mekâna ve içindekilere dair neye
şahit olduysa biz de onlara tanık olduk.
Yani, Ahmet Kızılışık'ın kolonlarının kenarında
beyaz renkli, majiskül ve düşey olarak "Unutursun diye çok korkuyorum."
yazısının yazdığı...
Pastacı Murat'ın işleri, oğullarına henüz devretmediği...
Belediye Kültürevi'nin yerinde Belediye Başkanlığı, altındaki kahvehanenin
-kıraathanenin- de Halk Bankası olduğu...
"Han"ın önünde, otantik bir figür olarak sergilenen tarihî topun, ramazan topu
olarak İHL'nin arkasındaki kayalıklardan atıldığı...
Hamam'ın çalıştığı...
23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramlarının "çarşı"da kutlandığı...
Beyaz şallı, örtülü kadınların kayalardan bayram izlediği...
Uzun, siyah ve en güzel "çekirdek"in "Koçak'ın dükkanı"nda satıldığı...
Yıkılan, yapılan Halk Bankası'nın eski binası önünde Caterpillar dozerin, onun
karşısında da "han"ın önünde turuncu renkli Mercedes arazözün çürümeye
terkedildiği...
Kenan Evren'in, Taksan açılışı dönüşünde aracının önünde kurban kesilmek
suretiyle ancak durdurulunca "lokanta"nın orada kısa bir selamlama konuşması
yapmak zorunda kaldığı...
Ramazanın yaz, yazın en güzel olduğu yıllarda, "çarşı"daki çay bahçesinde iftar
sonrası, Raksotek videolarıyla televizyondan açık hava sineması yapıldığı...
"Fuar"a gitmenin, şimdilerde Disneyland'e gidebilmekten daha büyük bir piyango
olduğu...
Çavdarlar Petrol'ün yanındaki "lokanta"nın geçirdiği yangına rağmen çalıştığı;
Meram Seyahat'in molalarını burada verdiği; dökülen yemeklerin ağır kokusunun
yoldan geçenlere burun tıkattığı...
Dört tekerli el arabalarıyla taşımacılık yapan insanların olduğu...
İnzibat tipi üniforması ve kalabalık kadrosuyla, geldiğini bir kaç kilometre
öteden belli eden "İmam Hatip" bandosunun, aynı zamanda 'tören bandosu' görevi
yaptığı...
Karakoyunluspor'un hep şampiyon olduğu futbol turnuvalarında Taçspor adlı bir
takımın da yer aldığı...
Şevket Mavi'nin (Tosbağacı) sarı/turuncu renkli otobüsünü henüz
değiştirmediği...
'Fırıncı Şaben'in şimdi yerinde kavşak/yol geçişi olan fırınının çalıştıdığı...
103 Evler'in inşaat, Yeşil Cami'ninse gelincik tarlası olduğu...
Foto Metin'in dükkanının/stüdyosunun Bulgurcu'da bulunduğu...
50 cc hacimli motoruyla Puch'ların rampada pedal yardımı istediği...
Beden Eğitimi Öğretmeni Osman Zengin'i sadece bayramlarda giydiği beyaz, spor
takımının daha da karizmatik yaptığı...
Arkadaşlarının, topa düzgün vuramayan çocuklarla "doğru Çelebi'ye!" diyerek
dalga geçtiği...
Kayseri'de Mimar Sinan Parkı'nın bulunduğu yerde, eski evlerin arasındaki
duraktan otobüslere binildiği...
Belediye Başkanlığı'nın yerinde sıra sıra manav dükkanları olduğu...
Sıradan bir moda, yaşam dergisi olan "Elele"yi, kütüphanede okumanın "cesaret"
istediği...
"Teri Osman"ın "eşek arabası"yla su taşıdığı...
Atatürk İlkokulu'nun "Sanat Okulu"nun ek binasında eğitim öğretim yaptığı;
çocukların çok sevdiği "Mahmut Dayı"nın sınıflara teneffüs arasında temizlik ve
sobaya kömür atmak için geldiğinde, '62'den tavşan yapıp süpürgesini bağlama
gibi çalarak türkü söylediği...
"Cemal Ağa"nın bakkalının "Müceddet"in apartmanının giriş katında olduğu...
Mezbahane'nin şimdi parka dönüşen "eski mezarlık"ın içinde olduğu; yanında da
bir artezyen kuyusunun bulunduğu...
Had safhada olan su sıkıntısı nedeniyle, bahçe sulayanları tespit için
zabıtaların devriye gezip ceza yazdığı...
Bir mesire alanı olan "istasyon"a pikniğe gidildiği...
Çinkur'un madeninin katar misali dizili kamyonlarla Yahyalı'dan geldiği...
Garipsu fabrikasının, Halk Eğitim Merkezi tiyatro salonundaki sahne üstünde
"illüstrasyon" logosunun bulunduğu...
Okulların mezuniyet törenleri için piyes düzenlediği; İmam Hatip'in sahnelediği
bir piyese "Ömer'in adaleti" adını verdiği...
Çok sayıda kasap dükkanının olduğu...
Devlet Hastanesi binasının kısa süreliğine hapishane yapıldığı...
"Doktor Tayir"in, şimdiki "Belediye Kültürevi" binasına "Özel İncesu Kızılören
Polikliniği" açtığı...
Otomobilin sadece bir kaç kişide bulunduğu...
Foto Ufuk'un tüm okul müsamerelerinde bir ayağını yana atarak "aşkı kim icat
etti, bir bilene soralım" şarkısını söylediği...
Doğu/Güneydoğu'dan ilk gelen kişinin, istasyondaki ahırlarda bakıcılık yapan
"..?.." (bu ismi
hatırlayamadık işte!) olduğu...
Okullarda yumurta, fındık, kuruüzüm gibi yiyeceklerin dağıtıldığı...
19 Mayıs'ın eski adliye/hükümet binasının arkasında, Atatürk İlkokulu'nun
yerindeki "top sahası"nda kutlandığı; kimi zaman da sağnak yağışlar nedeniyle
kutlamaların ertelendiği...
Belediye başkanının makam arabasının tavanı deri kaplamalı, kahverengi Ford 20M
olduğu...
Tüm çocukları, "Sağlıkçı Çalap"ın sünnet ettiği...
"Zevk'in apartmanı"nın altındaki kayalıkta -inde- bir ailenin yaşadığı...
Sığırın "çarşı"nın ortasından geçip gittiği...
Barajın "U" düzlüğü içinde kalan yerin çok güzel, derin ve ağaçlı bir piknik
alanı olduğu...
Mehmet Karavelioğlu'nun öğretmenliğe devam ettiği...
Bayramlarda kılıç kalkan ekibiyle gösteri yapan Veli Karataş'ın 2. Belediye İş
Hanı'nın yerinde tuhafiye mağazasının, biraz daha ilerde ise Mehmet Sarı'nın
kaldırımdan bir iki basamakla çıkılan Okutan Kırtasiye'sinin olduğu...
Tahir Cemiloğlu'nun eczanesinin vitrinindeki levhada her daim, "bu gece nöbetçi
eczane İncesu Eczanesi" yazdığı...
Karamustafapaşa İlkokulu'nun en popüler okul olarak bilindiği...
Her evden "tak tuk" halı dokuma seslerinin yükseldiği; bir çok "halıcı"
dükkanının bulunduğu...
Kamyonların satılıp yeni yeni "şahıs" otobüsü alınmaya başlandığı...
"Balıkçı"nın üç tekerli, önden sepetli bisikletiyle ot biçmeye gittiği...
Belediye otobüslerinde muavinlerin bilet sattığı...
Kayseri'den gelen motorlu, üç tekerli dondurma arabasının sesini duyup zamanında
yetişti yetişti, yetişemedi bir dahaki gelişe kadar çocukların dondurmasız
kaldığı...
Akşam üzerleri, Taksan işçilerini taşıyan onlarca 0302 otobüsün arka arkaya
gittiği...
Soba tutuşturmak için lokantanın yanındaki Petrol Ofisi'nden gaz alındığı...
"Ulu Cami"nin kubbesindeki leylek yuvasında leyleklerin olduğu...
Teneke kabinli, mavi Ford traktörle çöp toplandığı...
Çocukların karpit patlatıp avladığı serçeyi -bir kahraman avcı edasıyla- beline
astığı...
Ayakkabıcı Ömer'den beyaz ve en çok da kahverengi Mekap alındığı...
Kayseri ve Civarı Elektrik A.Ş. binasının yerinde bulunan "Ziraat" ile "Özel
İdare"nin arasında kalan boşlukta Yüksel'in sarı renkli, teneke büfesinin
olduğu...
"Haydar'ın bayırı"nın insanlara sanki daha dik ve uzun geldiği...
Çok uzakta bile görülse, koşup yanına gelinerek öğretmenlere tekmil vaziyetinde
selam verildiği...
Osman Şahin'in apartman diktiği yerlerin karşısında, çocuk oyun parkı niyetine
ahşap bir kamyon kasasının bulunduğu...
PTT'de "normal", "acele", "yıldırım" şeklinde arama tercihlerine göre telefon
kabinlerinin olduğu...
İğnesi yüzlerce kişiye vurulmaktan körleşmiş, cam enjektörün dezenfeksiyon için
sıcak suda kaynatıldığı...
Kış sabahları, "Sanat Okulu"nun kalorifer dumanının tüm mahalleyi dumana
boğduğu...
Akşam ziyaretleri için, eski mahallelerin yeterince aydınlatılmamış sokaklarında
kullanmak üzere mutlaka bir "el feneri" bulundurulduğu...
Televizyonun tek kanalda, haftaiçi 19.00'da, haftasonunda cumartesi günleri
17.00'de, pazar günleri 13.00'te yayına başladığı; buna rağmen "TV'de 7 Gong"
adlı bir televizyon-magazin dergisinin olduğu...
Yeşil Cami henüz yapılmadığından çocukların "yaz kuran kursu" için 'taa' "Ulu
Cami"ye gittiği...
"Coruk'un Ali"nin kullandığı tenteli Jeep Willy'yle sağlık ocağı ekibinin aşı
kampanyası için okullara baskın yaptığı...
İftara "yumurtalı" yaptırmak için yaz sıcağına rağmen fırınların içinde, önünde
uzun kuyrukların oluştuğu...
Buharlı -son- trenin, istasyonda kazanına tonlarca su doldurduğu...
Tekke'ye odun, dağa keven için gidildiği...
7'den 77'ye herkesin birbirini tanıdığı...
Ailece, komşulara akşam gezmelerinin yapıldığı...
Kapı önlerindeki gölgelerde öbek öbek komşu teyzelerin oturduğu...
Çocukların nereden duyarlar, ne zaman öğrenirler bilinmez farklı farklı
tekerlemelerle oyun oynadığı...
Karpuzun karpuz, domatesin domates, salatalığın salatalık, biberin biber
koktuğu...
Kışların kış, yazların yaz, baharların bahar olduğu zamanlar, mekânlar, insanlar
ve içindekilerdi.
Evet bizler,
kendi zaman ve mekânımıza yukarıda daha da uzatılabilecek örneklerdeki gibi
şahit olduk ama bu, daha "eskiler"in ve daha "yeniler"in tanıklığını da hiç
merak etmiyoruz, anlamına gelmez.
Bizleri de -dondurduğunuz karelerle- o yıllara, o yerlere (fotoğraf
yanında yazılı ve sözlü de olabilir) götürür müsünüz?
Sevgiyle kalın...