1950 yılından sonra Kızılören den birçok kişinin iş için gurbete çıkıp mesken tuttukları yerlerden birisi de Mersin'dir. Akdeniz bölgesinin bu şirin kenti zaman zaman birçok hemşerimizin ekmek kapısı olmuştur. Şu anda bile çok sayıda Kızılörenli'nin kazanç kapısı olmaya devam ediyor. İlk zamanlar çoğunlukla Kızılörenden mersine genelde temmuz ve ağustos ayından sonra sezonluk işçi olarak çalışmaya gelmişler. Kışın Mersin'de pamuk balyası gübre ve hububat işi gibi işlerde mevsimlik işçi olarak çalışmışlar. Bahar mevsimi gelince kızılören’e geri dönerek memlekette başlayan kendi işlerini yapmışlar. Pamuk balyası gübre ve hububat işlerinde çalışırken genellikle guruplar halinde birlikte çalışmışlar. Yine aynı şekilde guruplar halinde aynı evleri paylaşmışlar. Yemeklerini ortaklaşa yaparak yaptıkları yemekleri beraber yemişler. Daha sonraları bazıları evlerini de buraya taşıyarak bu ilin değişik semtlerine yerleşmeye başlamışlardır.
Bu arada mersine ilk dönem gelenlerin bir kısmının daha farklı işler yaptıklarını da öğreniyoruz. Bazıları köylerde çerçilik,hurdacılık, çuvalcılık gibi işlerle uğraşırken, köylerde gaz yağı satarak para kazananlar bile olmuş. O dönemler Köylerde elektrik olmadığı için eskiden aydınlatmada Kızılörende de kullanılan gaz yağı kullanılıyormuş. Mersinden toptan aldıkları yağı köylerde perakende satarak para kazanmışlar. Zamanla köylere elektrik gelmeye başlayınca gaz yağı satışı azalmış, bu işi yapanlar işi bırakarak başka iş arayışları içinde olmuşlar. Bunun yerine köylerde yemeklik yağ satmaya başlamışlar. Diğer eskicilik, çerçilik, çuvalcılık gibi işleri yapanların bir kısmı bu işleri bir müddet daha devam ettirmişler. "1900 yılında İngiliz Wittal şirketinin kurduğu MERSİNA OİL (Nebati Yağ) Fabrikası mersine yapılan ilk fabrikadır."
Kızılörenlilerin eskiden mersinde bulundukları dönemlerde boş oldukları zamanlarında en fazla buluşup bir araya geldikleri yerlerden biride aşağıda resimde görülen "Azak Han" denilen yerdir. Boş zamanlarında bu hanın içinde bulunan kahvede toplanırlar, iş haricindeki zamanlarında burada sohbet ederler, çaylarını bu handaki kahvede içerlermiş. Kızılören'den Mersin'e yeni gelen bir kişi ilk olarak bu handaki kahveye gelirmiş. Kızılörenliler memleketten yeni gelen hemşerilerinden memleket haberlerini ilk olarak bu handaki kahvede alırlarmış.
Azak Han,üzerine çaşitli hikayeler anlatılan, yıkılıp yerine inşaat yapılması için gayret sarfedilen bu yapı, evvela kısmen ve sonra da geri kalanı yıkılmak suretiyle yok olmuştur. Azak han’ın bugün bulunduğu yerin eski adı Frenk Mahallesidir. Gayrimenkul Marelanbus Şatır adında bir Rumun iken, 1899 yılında Hamdi paşa adında bir kişiye, 1928 yılında da yapıya adını veren Azakzade’lere geçmiştir.Yapıldığında yolcu ve hayvanlarının kaldığı bir han olarak kullanılmış. Şehrin iskelesine ve ticari bölgesine yakın bir mevkide olması nedeniyle sonradan tüccar hanı olmuştur.Mülk sahibinin mevcut binayı yıkıp 5 katlı inşaat yapmak üzere başvurması kabul edilince, binanın bir kısmı söküldü, ancak kalan kısmın da çökmesi sonucu bir harabe halini alan bina tamamen sökülüp kaldırıldı.
Zamanla teknolojinin ilerlemesiyle birlikte insan gücü ile yapılan bazı işleri, iş
makineleri yapmaya başlayınca bazıları burayı terk etmek zorunda kalmış, birçoğu
da değişik iş alanlarına yönelmiş. Sayıları tam olarak belli olmasa da birçok hemşerimiz
Mersin'in değişik semtlerinde ikamet etmeye devam ediyor. Diğer illerde olduğu gibi
herkes farklı bir işle meşgul olarak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Kızılörenlilerin yoğun olarak yaşadığı illerden İstanbul, Adana ve Kayseri de sosyal
ve kültürel amaçlı kurulmuş olan "Kızılörenliler
Kültür ve Dayanışma Derneği"nin olduğu
hepimizin malumu. Buralarda kurulmuş olan bu dernekler kuruluş amaçlarına uygun olarak
faaliyetlerini bu illerde sürdürmeye devam ediyorlar. Mersinde ise dernek kurmak
amacıyla yapılan bazı girişimler ve çalışmalar bir sonuç vermemiş,aradan bunca zaman geçmesine rağmen henüz böyle bir dernek kurulamamıştır.
Mersinden söz açılmışken bu ilin kendine has bazı özelliklerinden bahsetmeden geçmek olmaz.
Akdeniz in incisi sayılan bu ilimiz yazları oldukça nemli ve sıcak, kışın ise yağışlı ve ılıman bir iklim yapısına sahiptir. Yerleşim alanın deniz sahiline yakın olmasından dolayı deniz ürünleri boldur. Deniz ürünlerinin bol olmasına rağmen Mersin'de deniz ürünleri tüketimi et tüketiminden çok daha azdır. Mersine özgü bir yemek olan tantuni ile ünlüdür. Tantuni etin kuşbaşı halinde doğrandıktan sonra önce haşlanıp sonra kavrulmasıyla yapılan bir çeşit dürümdür. Her ne kadar basit tarifli bir yemek gibi görünse de önemini şehrin hemen her köşesinde bulunan tantuni lokantalarından anlayabilirsiniz. Bunun yanında tuzsuz peynir,kadayıf ve tereyağı karışımından yapılan künefe tatlısı ile Antakya'dan sonra ikinci sırada gelir..En çok ramazan ayında tüketilen irmiğin içine ceviz ve Antep fıstığı doldurularak yapılan kerebiç tatlısı mersine özgü bir tatlı çeşididir. Havucun kaynatılarak yine içine ceviz ve Antep fıstığı katılarak yapılan cezerye tatlısı ile ünlüdür. Narenciye ürünleri ile birlikte sezonluk sebze ve meyvelerin bol yetiştiği bir ilimizdir. Mersin Limanı Türkiye'nin Akdeniz'deki en büyük limanı olma özelliğine sahiptir.
(Haber: Mustafa Uçar)
Azak Han'ın yıkılmadan önceki hali